top of page
Yazarın fotoğrafıGürkan Platin

Markanız belanız olabilir mi?

Güncelleme tarihi: 8 Kas


Filmi sinemada seyretmeyi sevenlerdenim. Birkaç sevdiğim yönetmen, birkaç da çok beğendiğim oyuncu var ki onların içinde olduğu bir filmi kaçırmayaya gayret ederim...

Sinema benim için sadece büyük ekran, yüksek ses, patlamış mısır değildir. Belki de çoğumuz için değildir...Sinemada filmin içine girip bir parçası olarak hissetmek çok özel bir duygudur çoğumuz için.

Bazen pek de öyle olamıyor malesef....

Bugün son günlerde gazetelerde bahsi bol geçen, tanıtımını da geçen haftaki başka bir filmin öncesinde izlediğim Çağan Irmak imzalı 'Tamam mıyız?'ı izlemek üzere bir AVM sinemasına gittim.

Öğle üzeri seans nasıl olsa sakindir diye de bilet işini son dakikaya bıraktım. Gişeye tam ulaştım ki kulakları dolduran anonsla salonda benim seansın başlamak üzere olduğu çınladı ortalıkta....

Salon nerede falan stresinden sonra girip yerimi buldum ve oturdum. Salonun kararmasıyla birlikte içerideki kalabalığın bağırtısı ve çığlıkları ile tüylerim diken diken oldu... Yok yok yanlış anlamadınız uğultu falan değil kastettiğim haykırış, bağrışma....

Seansta beraberce bu duygusal filmi seyredeceğim seans arkadaşlarım kalabalık bir grup lise öğrencisi. Grup olarak gelmişler filmi izlemeye... Üstelik bir 'okul faaliyeti' olduğu her halinden belli... Arada bir ortalığı sessizleştirmeye çabalayan bu güruhun başına atanmış olduğu görünen takım elbiseli gariban bir öğretmenin uyarıları ile hafifçe sakinleşen 'gençlik', uyarının etkisini kaybetmesi ile küfürleşmeye, birbirlerine çerez atmaya, ıslık çalmaya, koltuklara vurmaya başlayarak benim için kutsal sayılabilecek bu gösteriyi mahvetmeye hazırlanıyordu...

Bir an acaba çıkıp sonraki seansa mı girsem diye düşündüm. Şimdi bu fikrimin ne kadar doğru olduğunu acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldum.

Tüm film boyunca fısıldaşmaları, cep tlflarının çalması, kıkırdamalar, filmde geçen replikleri birbirlerine atfen aralarındaki bir espride kullanarak yarattıkları anarşi tahammül edilemez düzeyde sinir katsayımı adım adım tırmandırıyordu...

Ne yazık ki sonuna kadar bu kalabalığa katlanarak izlemeye çalıştım filmi. (Bu yazının konusu değil ama meraklısına not; Çağan Irmak beni yine şaşırtmadı... Özetle konuyu, kurguyu ve oyunculuğu beğendim ve mutlaka bir daha doğru dürüst oturup izlemek isterim.)

Film sonrasında sinema salonunun halini şöyle tarif etmeye çalışayım, sizler de bu savaş alanını gözünüzün önüne getirmeye çalışın artık:

Koltukların arası birbirine atılırken yerlere saçılmış patlamış mısır taneleriyle dolu. Hayır öyle tek-tük falan değil kova kova birbirlerine atılırken yerlere ve koltuklara dolmuş..E haliyle çıkarken üzerine basılmış ezilmiş bir kısmı... Etrafta envai çeşit boş içecek kutusu, yiyecek ambalajı...Biri parkasını unutmuş...birazdan aklı başına gelince geriş döner herhalde...Koltukların çoğunun sırtlığında tozlu ayakkabı izleri...

Çıkarken gariban öğretmen yine uyarılarıyla sürüyü derleyip-toplamaya biçare gayret ederken seyirci hanımlardan birisi tepişerek çıkan çocuklardan birini tutup kolundan 'oğlum siz hangi okuldansınız?' diye merakla sordu. Delikanlı sesine taşıdığı hafif gururlu tonla karışık ergen çatlağı vurgusuyla okulunun adını sırtındaki hırkaya işlenmiş okul logusunu göstererek haykırdı. Kadıncağız ' hah işte ben de torunumun sizin gibi ahır kaçkını olmaması için o okula göndermeyeceğim' dediğinde aynı duyguları paylaştığım hanımı acı bir gülümsemeyle selamladım... Herhalde okulun ambleminin işlendiği o hırkaları üniforma haline getiren markanın ve okulun karar mercii, bu anı hayal ederek vermemiştir o kararı...

Reklamın kötüsü olmaz. Ben de okulun adını verip en azından bu vesileyle bu metinde adının geçmesinden ötürü seo puanının artmasına neden olmak istemiyorum. (Belki okul yetkilisi bunu okusa aynı güruhun dili gibi 'çok da tınnn??' derdi kim bilir?)

Yok tabii ki bu durumdan sadece okulu sorumlu tutmak doğru değil farkındayım...Aileler bu görgüyü çocuklarına verebilmiş olsalar bu rezalet yaşanmazdı elbette...

Asıl şunu demek istiyorum, hani reklamın en hası birebir olanıdır derler ya...İşte benimle birlikte o seansda malum güruha rağmen o sinemada olan herkes, eminim ki o meraklı hanım sayesinde ifşa olan okul ismini ilk duyduklarında o okulun öğrencilerine dair bu anılarını paylaşarak markayı yerden yere vurmak için ellerinden geleni ardlarına koymayacaktır....

Böyleyken böyle...


10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page